14.02.2016

Trende 8 / Günümüz Aşkları Üzerine Kemal Sayar'dan Alıntılar

“Evvel refik; Bade'l tarık” demişler yani "Önce yoldaş, sonra yol." Bitmesin diye yavaş yavaş okuduğum "Hayat Teselli Bulmaktır" ın yoldaşlığında lisans hayatımın  (inşaallah) son dönemine başlamak üzere Ankara'ya dönüyorum.

Bugün "Sevgililer (!) Günü" ya hani.. Kemal Sayar'ın günümüz aşklarıyla ilgili birkaç satırını paylaşacağım sizlerle.

"Aşk artık gürültücü. Artık aşkın gürültüsünden durulmuyor. Aşkı ruhunda dinlendiren sevgililer yok. Yok olurken yok etmek istiyor.

Eskinin sessiz ve içli âşıkları nerede şimdi? Aşkını içimde bir ateş gibi gezdiren, "Yaktığımdan daha büyük ateşlerde yandım" diyen o mahzun sevgililer? 
...
Günümüzün aşkları görünmek istiyor. Kıyıda köşede gizlenmek istemiyor. Bilinmek, ilan edilmek, ses çıkarmak istiyor. Özlemek istemiyor âşık; hemen kavuşmak istiyor. Çet'leşmek, mesajlaşmak, cep telefonuyla onu hep kapsama alanında tutmak, hapsetmek, boğmak istiyor. Aşk beklemeye tahammül etmiyor. Âşık sevmek değil, sevilmek derdinde. Sevilsin, şu karanlık dünyada kendine bir ışık dehlizi açılsın, bu dünyada sevilmeye değer olduğunu birisi kendisine söylesin istiyor. Yücelmek için yüceltiyor, sevilmek için seviyor. Istıraba tahammülü yok, yanmaya gelemiyor. Varlığını alevde eriten bir pervane olmak yerine, kandili sitem okları yağdıran bir pervane olmayı yeğliyor. Gürültü yapıyor. "Ne olur beni sev!" diye uluorta bağırıyor. Sessiz bir ağlayışla yapılmadığı için bu çağrı, masum bir yakarı olmadığı için ötelerden yankı bulmuyor.
...
Fazladan sarf edilen her kelime, oluş çabasıyla sınanmamış her söz,  sevgiliyi sırlar mağarasına daha çok çekilmeye mecbur bırakıyor. Fuzuli edilen sözler aramıza sırlardan bir duvar örüyor."

(Sessizlik Sır Saklamaz başlıklı yazıdan)


2.02.2016

Odunpazarı'nda Birkaç Saat

Blogu fotoğraf bloguna çevirmemek için kendimi çok zor tutuyorum. En iyisi çektiğim fotoğraflarla ilgili yazılar yazayım dedim ben de.

Eskişehir, lise yıllarımda hiç sevmediğim üniversiteye başladıktan sonra da kıymetini anlayıp âşık olduğum güzel şehrim. En güzel yeriyse kuşkusu Odunpazarı benim için. Evime beş dakika uzaklıktaki Odunpazarı Evleri bölgesinde dolaşmak bana çok keyif veriyor. Dün yine çıkıp biraz dolaşıp fotoğraf çekeyim, sonra bir yerde oturup bir çay içeyim eve dönerken de fırından sıcacık ekmek alayım dedim. 

Şimdi bazı fotoğraflarımı paylaşıyorum, umarım beğenirsiniz. 


Odunpazarı'na girişte görmüştüm bu çocukları onların beni fark ettiğini düşünmeden bir poz çektim yoluma devam ettim. Biraz ilerlediğimde bir de baktım yanımdalar. Fark etmişler onları çektiğimi. Mavili olan biraz kızgın bir ses tonu ve bakışlarla "Abla sen niye bizim fotoğrafımızı çektin?" dedi. Ben de "Sadece sizi çekmedim ki herkesi çekiyorum ben." deyince göstersene fotoğrafı dediler. Sonra dedim ki "Hadi geçin poz verin bir daha çekeyim sizi." Birkaç poz çektikten sonra yanıma koştular tekrar içlerinde en küçük olanı en meraklılarıydı, pek beğendiler kendilerini. Adlarını sordum alttaki resimdeki sırayla Sıla, Güler ve Buğrahan imiş adları. Buğrahan'ı ilk baş Burak anladım ve bi an şaşkınlıkla "Aa sen erkek misin?" deyiverdim. Omlara el sallayıp yoluma devam ettim. Havalar güzelken cıvıl cıvıl ve kalabalık olan sokaklar bomboş ve sessizdi.







Odunpazarı'nı gezenler bilir, el emeği ürünlerin satıldığı pek çok dükkan mevcut. Bunlardan biri de ahşap işçiliği yapıyor. Bu iki yazı değişik geldi beni güldürdü nedense, sizlerle de paylaşayım istedim. :)


Bir çay molası vermek için her görüşümde ismini merak ettiğim Mucizeler Konağı'na gireyim dedim önce biraz dolaştım üst katında teras dedikleri Kurşunlu Külliye'sine bakan bir odaları vardı ama orası ve alt kattaki salon dolu olduğu için bahçe denilen üstü yazın açık kışın naylonla kaplı kısma geçtim önce çektiğim fotoğraflara bir göz attım. Sonra çay eşliğinde Kemal Sayar'ın hediye ettiği henüz bitirmeye muvaffak olamadığım Hayat Teselli Bulmaktır'ı okudum bir süre. 




Odunpazarı fotoğrafları arşivimde camilerin yeri apayrı olduğunu söylemeden geçmeyeyim.


 Kurşunlu Camii'ne aşağısındaki sokaktan bir bakış. 


İsmini hatırlayamadığım caminin minaresi ve sokaktan geçen yaşlı bir amca.


Birkaç yıl evvel restore edilen Tiryakizade Hasan Paşa Camii'ni genelde caddenin aşağısından çekerdim bu sefer yukarı taraftan çekmek nasip oldu.


Sıcacık ekmeklerin mis kokusunu saklamak ve fotoğrafa baktıkça duyabilmek keşke mümkün olsa. Odunpazarı'na çıkmışken burdan ekmek almadan eve dönmek olmaz.



Bu da eve dönmeden önce Mustafa Kemal Atatürk Caddesi ve Atatürk Bulvarı'nın kesişim noktasına Odunpazarı Evleri'nden bir bakış.