18.06.2016

Öyleyse Doğ Güneş

Son birkaç yazımda bahsettiğim bitmek bilmeyen sınav dönemi de dün itibariyle bitti. Sayılı her günün çabuk geçmesi gibi bu da geçti yaşarken çabuk değildi ama geri dönüp bakınca nasıl geçtiği anlaşılmayan bir süreçti yine.
Sınavların neticelerinin ne olacağını kestiremesem de dört yıllık lisans hayatımın son final dönemi olmasını umut ettiğim bu süreç de bitti çok şükür.
Her sınav dönemi olduğu gibi bu sınav döneminde de kendime odaklanıp çevreyi ve dünyayı görmezden gelmeye devam ederek tek önemli şeyin sınavlar ve kendim olduğunu düşündüğümün farkına vardım. Hayata kaldığı yerden tüm gerçekleriyle odaklanabilmek için birkaç güne ihtiyacım var sanırım.
Sınav dönemi sonrasına iyi bir başlangıç olarak gündoğumunu izleyip tefekkür etmek için bekledim bu sabah. Kuş cıvıltıları eşliğinde güneşin uyanışı ve etrafı saran huzuru çektim içime doya doya. Ankara'daki hayatımın bu bölümüne son veriyor olmanın verdiği buruklukla birkaç anı depoladım kendi hafızamda ve telefonumun hafızasında.
Sınavlar bitince buraya yazı yazamayacak olduğumu düşünüyordum ama yanılmışım. Neyse içimdeki yazma isteğinin hepsini şimdiden tüketmeyeyim en iyisi. Hayırlı sabahlar olsun herkese😊




12.06.2016

Hayırlı Sabahlar

İki yıldır Ramazan ayının başında en az on gün Ankara'da sınav döneminde olduğum için eskisi kadar hissedemiyorum Ramazan ayının güzelliğini. Bunu şu linkteki yazımı okuyunca fark ettim : Tefekkür- Akletmek
Ramazan başladığından beri gökyüzüne birkaç kezden fazla baktığımı sanmıyorum zaten gökyüzüne bakılınca pek yıldızlar da gözükmüyor. Yıldızları izleyip tefekkür etmeyi o kadar özledim ki tez vakitte köye gitmek isteği hasıl oldu şu anda.
Neyse benim beyin şu an donmuş bir halde sınavlar için son beş gün olmasının gerginliği Ankara'daki son bir hafta olmasının burukluğu, dersleri yetiştirebilecek miyim kaygısıyla biraz tuhaf bir hale büründüm. Neyse amacım eski yazımı tekrar paylaşmaktı. Akletmeyi unutmayalım inşaallah. Hayırlı sabahlar olsun herkese.

6.06.2016

..

"Sana Gül Bahçesi Vadetmedim" bu kitabı okumadım, hakkında herhangi bir bilgiye de sahip değilim malesef. Ama birkaç gündür bu cümle kafamda dolanıp duruyor. Sana gül bahçesi vadetmedim. Bu cümleyi düşündükçe zihnimde; kimsenin bana hiçbir vaatte bulunmadığı, o yüzden bana vadedilmemiş şeyler yüzünden kendimi beklentiye sokarak boş yere üzülmemem gerektiği düşüncesi canlanıyor. Beklentiler Üzer demiştim ya hani, evet beklentiler üzüyor ama üzülmemek de bizim elimizde. Kendimizi boş yere beklentiye girmeyecek hâle getirmemiz icap ediyor zannımca.

Hayat gerçekleştiği için üzüldüğümüz şeylere pişman olup dediğimiz keşke ve gerçekleşmeyecek olmasına rağmen beklentisine kapıldığımız şeylere dediğimiz keşkelerle yaşanmıyor.

Sözü uzatmamak lazım ama maşallah ders çalışmamak için midir nedir yazdıkça yazasım geliyor. Bir değinmek istediğim mevzu da kalbimizi yormamak.

Kalbimizi ne kadar gereksiz kin, nefret gibi duygularla paslandırıp yoruyoruz biz böyle.. Gerçekten yıllar sonra adını bile hatırlamayacağımız insanlara öfkelenerek kalbimizde boş yere küçük küçük kara noktalar oluşturuyoruz ve nefret nefreti doğuruyor bu küçük kara noktalar bir de bakmışız kalbimizi simsiyah etmiş ve artık her şeyden herkesten nefret eder hâle gelmişiz, yazık. Halbuki kendimize iyilik yapmalıyız ki dünyada iyiliklerin çoğalacağına dair ümidimiz artsın, kendimize iyilik yapmanın en güzel yolu da kalbimize iyilik yapmaktan geçiyor.

Ramazan ayının ilk sahurunu beklediğimiz bu saatlerde biraz yoğun bir düşünce patlaması sonucu bu yazıyı buraya bırakıyorum. Sanırım final dönemi öncesi yazı yazmak aklıma dahi gelmezken şimdi kendimi yazı yazmak için can atarken buluyorum. Neyse efendim buraya kadar sabredip okuyabilenlere teşekkür ederim. Rabbim bizleri Ramazan ayı ile birlikte dinini daha iyi idrak edip yaşayan ve yaşatan kullarından eylesin, mazlum kardeşlerimizi dualarımızdan eksik etmeyelim. Ve sınavlarla boğuşan bu kardeşinize duanızda yer verirseniz çok mutlu olurum. Hayırlı Ramazanlar 😊😊